Akdeniz: Dünya devriminin yeni havzası!

The Mediterranean: new basin of world revolution!

البحر الأبيض: الحوض الجديد للثورة العالمية

مدیترانه: حوزه جدید انقلاب جهانی

Il Mediterraneo: nuovo bacino della rivoluzione mondiale!

Μεσόγειος: Νέα λεκάνη της παγκόσμιας επανάστασης!

Derya Sıpî: Deşta nû a şoreşa cihânê

Միջերկրական ծով: նոր ավազանում համաշխարհային հեղափոխության.

El Mediterráneo: Nueva cuenca de la revolución mundial!

La Méditerranée: nouveau bassin la révolution mondiale!

Mediterrâneo: bacia nova da revolução mundial!

Trump’ın emperyalist provokasyonunu püskürtelim! Filistin halkının haklarını savunalım!

Ortadoğu Sosyalist Federasyonu içinde

Özgür sosyalist bir Filistin için

 

ABD başkanı Donald Trump 6 Aralık 2017’de “Kudüs’ü İsrail’in başkenti” ilan ederek Ortadoğu’da olan savaşları, halk isyanlarını ve siyasi krizi tırmandırmış oldu. Filistin halkının bütün haklarını acımasızca yok sayan bu açıklama bütün Arap ve Müslüman halklara yapılan yeni bir saldırı ve emperyalist savaşı genişletme vasıtasıyla tüm insanlığa karşı bir tehdittir.

 

Uluslararası işçi hareketini, dünyanın bütün özgürlük savaşçılarını ve ezilenlerini seferber olmaya, toprakları Siyonist İsrail, onun askeri birlikleri ve yerleşimcileri tarafından işgal edilmiş olan Filistin halkının kahramanca mücadelesine destek olup katılmaya çağırıyoruz!

 

Trump’ın kendisi hiçbir ikircikliliğe yer bırakmayan biçimde göstermiştir ki, emperyalizmle ve onun bölgedeki Siyonist kalesiyle uzlaşılacak bir konu yoktur. AB emperyalizmi, Suudi krallığının başını çektiği gerici Arap rejimleri ve sözde “Filistin Yönetimi” lideri işbirlikçi Mahmud Abbas Trump’ın açıklamasına şaşırmış gibi yapıp ABD’yi “barış müzakereleri sürecini” ve “iki devletli çözüm” sürecini tehlikeye attığı için “suçladılar”. ABD gözetimindeki “müzakereler” uzun zaman önce ölmüş, “iki devletli çözüm” zombiye dönüşmüş bulunuyor. Su ve başka hayati kaynakların hiçbirini kontrol edemeyecek, İsrail’in askeri kontrolü altında boğulacak, Filistin’in tarihi topraklarının yüzde 15’inde kurulacak silahsızlandırılmış, bölünmüş bir Bantustan, nasıl bir Filistin “devleti” olur?

 

AB emperyalizmi ve gerici Arap ve Müslüman ülkelerin ikiyüzlülüğü, yaptıkları “kınamaların” içinin boş olmasından ve Trump ve Netanyahu’nun provokasyonlarına karşı somut hiçbir eylemde bulunmamalarından kolaylıkla anlaşılmaktadır. İstanbul’da yapılan “İslam Zirvesi”, lafazanlığı saymazsak, emperyalizm ve Siyonizmle ilişkilerin kesilmesi konusunda ileriye somut tek bir adım atmadı.

 

Erdoğan, her zaman yaptığı gibi gösteriş yapıyor, hem Trump’a hem İsrail’e eleştiri yağdırıyor. Bu yalnızca Türkiye’de  halk kitlelerini tatmin etmek ve Arap kitlelerine ABD’ye Filistin konusunda meydan okuyabilecek tek Sünni liderin kendisi olduğunu kanıtlamak içindir. Ancak sicilinde yer alan, Mavi Marmara olayı Arap dünyasına Erdoğan’ın şimdi yaptığı gösterişin içinin nasıl boş olduğunu göstermelidir: O olayda sonunda geri adım atarak İsrail’le ilişkileri normalleştirmişti; üstelik normalleşme anlaşması resmen “Ankara ve Kudüs” olarak imzalanmıştı!. Yapılması gereken ise İsrail’le diplomatik, ekonomik ve askeri bütün bağları koparmak, NATO’dan çıkmak ve  ABD Hava Kuvvetleri’nin Amerikan emperyalizmine ve Siyonizm’e karşı gördüğü bütün güçlere saldırmak için kullandığı İncirlik Üssü’nü kapatmaktır.

 

Yunanistan’da ise, Çipras ve onun sözde “sol” hükümeti, Netanyahu’nun aşırı sağcı Siyonist rejimiyle ve Mısır’daki askeri diktatörlükle yakın bir stratejik ittifak kurdu. Yunan hükümeti gelecekte Akdeniz’deki gaz rezervlerini sömürmek amacıyla, Siyonist devletle olan ortaklığına sadıktır. Trump’ın Kudüs açıklamasının arefesinde Çipras, ABD Başkanı’nıövmüş ve stratejik açıdan çok önemli olan, Yunanistan’daki ABD askeri üsleri ağının genişletilmesini kabul etmişti.

 

ABD’nin emperyalist kararının ardından Fransa ve AB, zafer sarhoşu Netanyahu’yu ağırladılar ve ılımlı sözlü eleştirilerini, “ABD’nin barış sürecindeki öncü rolünü” kabullerinin ilanı ile birleştirdiler. Macron’u Trump’tan ayıran, ikincinin Fransız petrol şirketi Total’in İran’daki faaliyetlerine olan muhalefetidir.

 

Putin’in Rusya’sı da, bir miktar ılımlı eleştiriyi, Rusya Başkanı’nın Türkiye, Suriye ve Mısır’a yaptığı bir turla birleştirdi. Rus askerlerinin bir kısmını Suriye’den çekme kararı, ABD ve Suud yanlısı Mısırlı diktatör El Sisi ile yaptığı yeni ekonomik anlaşmalar ve Netanyahu ile var olan ilişkileri,Kremlin’in ABD ile, sadece Ortadoğu değil, özellikle de Ukrayna ve eski Sovyet coğrafyası hakkında müzakereye dayalı bir uzlaşı arayan küresel bir güç olarak davranma muradını vurguluyor.

 

Suudi Arabistan, Arap gericiliğinin öncü gücü olarak kalmayı sürdürüyor.Trump, Amerika’nın İran ve bölgedeki müttefikleri karşısında İsrail ve Suudi Arabistan’ın başında olduğu diğer Sünni devletlerden bir eksen oluşturma stratejisini tehlikeye atamazdı. Muhammed Bin Selman’ın Suudi monarşisi, hem petrol fiyatlarının düşüşü ile birlikte ilk kez açıklar vererek iktisadi olarak, hem de kraliyet ailesinin yarısının hapiste olması, Yemen’de önemli Suudi yenilgileri ve Katar ile yaşanan soğukluk ile siyasi olarak derin bir krizde. Şüphesiz ki Trump, bu kararı almadan önce Suudilerin zımni bir onayını aldı. Ancak bu gerçek Suudi Arabistan krizini derinleştirecek ve hem Riyad’daki ve hem de tüm müttefikleri arasındaki politik istikrarsızlığı arttıracak.

 

Ramallah ve Gazze’deki Filistin liderlikleri dâhil, bölgedeki bütün rejimlerin güvenilirliği ve meşruiyeti konusundaki kriz derinleşiyor. Filistin nüfusunun yüzde 70’inin Abbas’ı reddetmesi ve iktidardaki pozisyonunu bırakmasını talep etmesi tesadüf değil. Çoğunluk Trump’ın provokasyonunu püskürtmek için uzun süreli bir halk isyanı çağrısı yapıyor. Hamas ve Hizbullah bir Üçüncü İntifada çağrısı yaptılar. İşgal altındaki Filistin sokaklarında şimdiden çatışmalara girenlerden bağımsız olarak, halkın öfkesi patlamaya hazır bir volkan gibi hızla büyüyor.

 

Filistin hareketinin önemli bir kısmı, 2017/18’in, ne sonraları aldatıcı Oslo görüşmelerinin durdurmuş olduğu Birinci İntifada’nın gerçekleştiği 1987, ne deŞaron’ın provokasyonu ve Oslo sürecinin çöküşü sonrasında patlak veren İkinci İntifadanın yaşandığı 2000 olmadığını görüyor. On yıldır çözümlenmemişkapitalist dünya krizinin Ortadoğu’daki etkisinin uluslararası alanda başka örneği yok. Trump’ın kararının kendisi, gücünün değil, tam tersine Birleşik Devletler’de var olan büyük ekonomik ve politik krizin, Trump’ın popülerliğinin hızla düşmesinin, Evangelist fanatiklere bağlılığının, derin bölünmüşlük içindeki ABD hâkim sınıfları arasındaki politik iç savaşın göstergesidir. Bu iç çatışma Kudüs kararından hemen önce gerçekleşen Flynn davasında ve Kudüs kararından hemen sonra Trump’ın Alabama’da senatörlük seçimlerdeki yenilgisinde kendini gösterdi.

 

Karşı karşıya gelinecek yeni tehlikeler ve devrimci olasılıklar, ulusal ya da bölgesel düzeyde değil, ancak dünya ölçeğinde ortaya çıkmakta .

 

Filistinli öncünün kesimleri yalnızca bir başka isyanın yeterli olmayacağını, bu sefer İntifada’nın gerçek bir Savra (zafere kadar sürecek bir devrim) haline gelmesi gerektiğini anlıyor. Böyle bir zaferin elde edilebilmesi için emperyalizm ve kapitalizme karşı güçlerin uluslararası devrimci hareketi gerekiyor.

 

Giderek daha fazla Filistinli, tek çözümün tüm vatandaşların eşit haklara sahip olduğu tek bir devletin kurulması olduğuna inanmış durumda. Ancak tüm Arap ve Yahudiler için garanti altına alınmış, tüm Filistinli mültecilerin geri dönme hakkı da dâhil olmak üzere eşit vatandaşlık haklarını içeren tek devletli bir çözüm, bir meydan okuma olmadan, Siyonist devlet yapısı yenilmeden ve tamamen ortadan kaldırılmadan uygulanamaz. Tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin birliğinin sosyalist temeli üzerinde, özgür halkların (Arapların, Türklerin, Yahudilerin, Kürtlerin, İranlıların vd) Sosyalist Federasyonu çatısı altında emperyalizmden, Siyonizmden ve bölgesel gerici güçlerden kurtuluşları ile ancak elde edilebilir.

 

Bu perspektifi geliştirmek ve gerçekleştirmek için, iki alanda çetin bir mücadele gerekir:

 

2017 yılının Mayıs ayında Yunanistan’ın Atina şehrinde gerçekleşen 4. Avrupa-Akdeniz Konferansı’nın kararlarında da vurgulandığı gibi, vakit kaybetmeden, tüm devrimci solun ve Filistin halkıyla dayanışma içinde ve emperyalist savaşa karşı olan anti-emperyalist halk güçlerinin uluslararası ve bölgesel bir birleşik cephesini kurmak için çalışmak.

Güçlü devrimci partiler ve devrimci bir Enternasyonal inşa ederek, ulusal ve sosyal özgürlük mücadelelerindeki liderlik krizinin üstesinden gelmek.

 

Kudüs’ten elinizi çekin!

Kahrolsun emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçileri!

Nehirden denize özgür Filistin!

Ortadoğu Sosyalist Federasyonu içerisinde birleşik, özgür, sosyalist Filistin!

 

15 Aralık 2017

 

DİP (Türkiye)

EEK (Yunanistan)

Marxist Workers League/MTL (Finlandiya)

Partido Obrero (Arjantin)

Partido de los Trabajadores (Uruguay)