Akdeniz: Dünya devriminin yeni havzası!

The Mediterranean: new basin of world revolution!

البحر الأبيض: الحوض الجديد للثورة العالمية

مدیترانه: حوزه جدید انقلاب جهانی

Il Mediterraneo: nuovo bacino della rivoluzione mondiale!

Μεσόγειος: Νέα λεκάνη της παγκόσμιας επανάστασης!

Derya Sıpî: Deşta nû a şoreşa cihânê

Միջերկրական ծով: նոր ավազանում համաշխարհային հեղափոխության.

El Mediterráneo: Nueva cuenca de la revolución mundial!

La Méditerranée: nouveau bassin la révolution mondiale!

Mediterrâneo: bacia nova da revolução mundial!

Polonya’da “Siyah Protesto”

Polonya hükümeti, Başbakan Beata Szydło’nun ağzından kürtaj karşıtı kuralların sıkılaştırılacağını ilan ettiği zaman kimse çok ciddiye almamıştı. Yeni iktidar partisi Hukuk ve Adalet (Prawo I Sprawiedliwosc) muhafazakâr ve Katolik Kilisesi ile ilişkilidir, ancak köktenci Katolik seçmenler Polonya’da azınlık teşkil etmektedirler. İnançlı insanlar bile pragmatiktir ve örneğin doğum kontrolü ile ilgili yasaklara riayet etmemektedirler. İnsanlar Hukuk ve Adalet Partisi’ne neoliberal partilerden bıktıkları ve muhafazakârların söylemleri toplumsal meseleleri ele aldığı için oy verdiler. İktidar partisinin neoliberal politikaları değiştirmesi, özellikle de CETA’yı (Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması) kabul etmesi bağlamında, tartışmalıdır. Ancak Hukuk ve Adalet Partisi’nin 1990’dan beri ilk defa çocuk yardımı sağladığı doğrudur. 

Fakat kürtaj karşıtı yasayı geçirme niyetleri gerçekti. Kürtajı tamamı ile yasaklayan, kürtaj yaptıran kadınların hapse atılmasını da içeren radikal proje, 23 Eylül’de parlamentodan geçti. Aynı süreçte, feminist çevreler tarafından ileri sürülen ve mevcut kürtaj karşıtı yasaların gevşetilmesine dayanan “Save Woman” (Kadını Koru) başlıklı öneri de reddedildi. (Mevcut yasa tecavüz, ensest, kadının hayatını tehdit eden durumlar veya fetüste kalıcı hasarın olduğu durumlarda kürtaja izin veriyor, fakat bu nedenlerle karşılaşan kadınlar Polonya hastanelerinde yasal kürtaj olanaklarına erişimde, kürtaj karşıtı lobinin tehditlerine maruz kalan veya yasadaki vicdani özel şartları (conscience clause: özellikle tıp alanında dini veya vicdani nedenlerle, belirli işlemleri yapmama hakkını veren yasal hükümler [Ç.N]) kullanan doktor çevreleri sebebiyle hâlihazırda birçok problemle karşı karşıya kalmaktadır.)

23 Eylül’den sonra kadınların öfkesi hızlı bir şekilde arttı. Meclis dışındaki (son ulusal seçimlerin ardından, kayıp durumdaki post-komünist, aslında neoliberal olmakla beraber resmi olarak sosyal demokrat görülen SLD’nin bir alternatifi olmaya başlayan) yeni sosyal demokrat parti “Birlikte” (Razem), bir “Siyah Protesto” çağrısı yaptı. Bu eylem Facebook aracılığı ile yayılıyordu ve siyah giysilerle çekilerek yayınlanan fotoğraflar üzerine kurulmuştu. Her iki cinsiyetten de birçok Facebook kullanıcısı eyleme katıldı ve yurtdışından gösterilen dayanışma da epey görünür oldu. Sadece Avrupa’dan değil, Filistin ve Latin Amerika’dan da kadınlar siyah giysiler ile çekildikleri resimleri o günlerde yayınladılar. Bu Facebook etkinliği aralarında saygın bir aktris olan ve 1975’te İrlanda’da yapılan bir etkinliğe gönderme yaparak bir “kadın grevi” öneren Krystyna Janda’nın da dâhil olduğu ünlülerce de desteklenmeye başlamıştır. Bu öneri sosyal medyada “Polonyalı Kadınlar Grevde” ismi ile yayılmış fakat sadece çok az gazeteci ve siyasetçi insanların sokaklara çıkacağına ve kadınların işe veya okula gitmeyeceğine inanmıştır. Dönüm noktası “Gazeta Wyborcza” gibi neoliberal bir gazetenin sözümona muhalefet etmek için bu eylemi desteklemesi olmuştur. Üniversiteler ve firmalar kızlar ve kadınlar için çalışmama günü düzenlemiştir. Eylemin yerel koordinatörleri okullarda, ofislerde ve barlardaki spontane girişimden oldukça etkilenmiştir. 

3 Ekim günü Polonya sokakları siyah giysili insanlarla dolup taştı. Hastanedeki hemşireler de kadınların grevine katıldı. Varşova’da 50.000, Wrocław’da 30.000 kişi gösterilere katıldı. Bütün büyük şehirlerin yanı sıra Katolik kiliselerinin yerel cemaatler üzerindeki kontrolü elinde tuttuğu için daha muhafazakâr olarak bilinen küçük kasabalarda bile eylemler örgütlendi. Gösteriler feminist grupların, sosyal demokrat partilerin yanı sıra neoliberal muhalefetin yetkililerince yönetilmiştir. Hükümet yaşadığı şokun ardından kürtaj yasağı önerisini resmi olarak geri çekmiştir.

Sol ve neoliberaller arasındaki fark mevcut yasa ile kurdukları ilişkidedir. Neoliberaller mevcut tavizleri elde tutmak, sol ise daha fazla özgürlük istemektedir. Neoliberal örgütler dün Varşova’daki eylemi domine etmeyi ve solu saf dışı bırakmayı denedi. Bugün 24 Ekim’de “Kadın Grevi” hâlâ devam ediyor. Hükümet partisinin kürtaj meselesi ile ilgili açıklamaları hâlâ kabul edilemez durumda. Hangi fikrin kazanacağı ise ucu açık bir sorudur: özgürleşme mi, yoksa “taviz” mi?

 

* Ewa Groszewska: Sosyalist Mutabakat isimli radikal sol grubu temsilen “Polonyalı Kadınlar Grevde” katılımcısı. Polonya-Wroclaw’da düzenlenen Orta ve Doğu Avrupa Sosyal Forumu’nun katılımcıları arasındaydı.