Akdeniz: Dünya devriminin yeni havzası!

The Mediterranean: new basin of world revolution!

البحر الأبيض: الحوض الجديد للثورة العالمية

مدیترانه: حوزه جدید انقلاب جهانی

Il Mediterraneo: nuovo bacino della rivoluzione mondiale!

Μεσόγειος: Νέα λεκάνη της παγκόσμιας επανάστασης!

Derya Sıpî: Deşta nû a şoreşa cihânê

Միջերկրական ծով: նոր ավազանում համաշխարհային հեղափոխության.

El Mediterráneo: Nueva cuenca de la revolución mundial!

La Méditerranée: nouveau bassin la révolution mondiale!

Mediterrâneo: bacia nova da revolução mundial!

Kristiyan Rakovskiy Uluslararası Sosyalist Merkezi açıklaması: Kahrolsun Trump’ın Filistin’i tasfiye “planı”! Amerikan emperyalizmi Ortadoğu’dan defol!

1. ABD Başkanı Donald Trump tarafından 28 Ocak 2020'de gösterişli bir şekilde açıklanan, “İsrail ile Filistin arasında Barış Planı” olarak anılan politika, Filistin halkına ve Filistin halkının vazgeçilemez kendi kaderini tayin hakkına karşı alaycı bir Savaş İlanı’ndan başka bir şey olmadığı gibi ayrıca bölgede ve dünyada ezilen tüm halklara karşı ölümcül bir tehdittir.

Bu plan, Ürdün Vadisi'nin ve Kudüs de dâhil olmak üzere İsrailli Siyonist yerleşimci sömürgecilerin işgal ettiği tüm toprakların ilhak edilmesi planıdır; bu plan, İsrail'in “Kuzey Üçgeni” olarak anılan yerde yaşayan Filistin nüfusunun silahsızlandırılmış ve Siyonist Ordu tarafından kuşatılmış, dağınık adacıklar halinde kurulmuş  düzmece bir ‘Filistin’ eyaleti olan, su tesislerinden ve diğer maddi kaynaklardan ve en önemlisi de, bir devletin ayırt edici unsuru olan silahlı kuvvetlerden yoksun ve bir apartheid rejimi altında hayatta kalmaya mahkûm küçük yerleşim yerlerine (Bantustanlar) transfer planıdır. Bu plan, mültecilerin geri dönüş hakkı da dahil olmak üzere Filistin halkının tüm hak ve özlemlerini ortadan kaldıran bir plandır.

Trump’ın planı, bunun karşılığında, yerel seçkinlere ABD şirketleri ile 50 milyar dolarlık kârlı sözleşmeler vadediyor.

Beyaz Saray’daki Amerikalı milyarder, “planını” “Yüzyılın Anlaşması” olarak pazarlıyor. Yorumcuların çoğu ise bu plana, haklı olarak, “Yüzyılın Hırsızlığı” diyor. Anlaşma, yolsuzluk suçlamasından yargılanmakta olan mevcut İsrail Başbakanı, aşırı sağ dindar Siyonistler, Körfez emirlerinin temsilcileri ve fanatik Evanjeliklerden oluşan coşkulu yardakçıların oluşturduğu izleyici kitlesi huzurunda, yolsuzluk dolayısıyla hakkında ceza soruşturması açılmış İsrail başbakanının mevcut olduğu bir toplantıda, o sırada hâlâ azil işlemi ile yüz yüze olan bir ABD Başkanı tarafından yakışıksız bir ortamda ilan edildi. Ortam, siyasal bir toplantıdan ziyade, Mafya üyeleri arasında imzalanan anlaşma şerefine düzenlenen bir parti kutlaması havasındaydı.

 

2. Hiç kimse “plan”ın ilan edilmesinin siyasi ağırlığını küçümseyemez. Nitekim 1993 Oslo Anlaşması, “iki devletli bir çözüm” aldatmacısı ile beraber, törensiz defnedilmiş oldu. İsrail gazetesi Haaretz'in 29 Ocak'ta planın ilanının ertesi günü yazdığı gibi: “Trump’ın planı kuşkusuz şimdiye kadar yapılmış en İsrail yanlısı barış önerisidir ve Başkan'ın aksi yönde iddialarına rağmen şimdiye kadar Filistinlilere yapılan en berbat tekliftir. Daha adil olsaydı bile, plana iliştirilmiş haritaya üstünkörü bir bakış dahi, planın ne kadar uygulanamaz olduğunu açıkça ortaya koyuyor: Eski Yugoslavya’yı bir huzur adası gibi gösteren bir ölçüde İsrailliler ile Filistinlilerin birbirinin boğazına sarılmasına yol açacak bir plan bu.”

Trump’ın “barış” planı, savaş araçları ve önlemleri olmadan, Filistin halkına karşı gaddarca vahşet uygulamadan, yeni bir Nakba yaratmadan hayata geçirilemez. Böyle bir savaş Batı Şeria ve Gazze Şeridi ile sınırlı kalmaz, bölge yangın yerine döner.

Trump’ın “yeni” planı, ABD emperyalizminin, İran’a ve İran’ın Lübnan’dan, Suriye ve Yemen’e kadar uzanan bölgesel müttefiklerine karşı gerici bir savaşta, diğer gerici Sünni Arap devletlerinin başında olacak bir İsrail-Suud ekseni inşa etme çabasının bir parçasıdır. Bu plan Ortadoğu’da paramparça olmuş emperyalist düzenin yerine yeni bir düzen tesis etmek, Şiiler ile Sünnileri karşı karşıya getirmek, böylece mezhepçi bir hat boyunca Ortadoğu’yu bölmekle tehdit ediyor. (Kristiyan Rakovskiy Merkezi ve RedMed internet ağı 4. Uluslararası Avrupa-Akdeniz Konferansı, Haziran 2017’de, yeni seçilen ABD Başkanı'nın Suudi Arabistan ve İsrail'e yaptığı ilk yurtdışı seyahatinden sonra ABD’nin emperyalist planlarındaki bu değişimi zaten kınamıştı.) Bu açıdan bakıldığında, “Yüzyılın Anlaşması”nın, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin, bir grup başka yetkiliyle beraber, 3 Ocak’ta Bağdat Uluslararası Havaalanı’nda Trump’ın emriyle öldürülmesinden sonra, 28 Ocak’ta kamuoyuna ilan edilmesi tesadüf değil.  

Trump'ın ABD'de Başkanlık seçimiyle sonuçlanacak bir yılda ortaya çıkan yenisavaş kışkırtmaları, ABD emperyalizminin tutarlı, “karşı konulamaz” ve stratejik bir girişimine işaret etmiyor. Bilakis, “Ortadoğu ve Afganistan'da bitmek bilmeyen savaşlara bir son verme”, “Amerikan birliklerini bölgeden geri çekme” vb. söyleminden, yeniden askeri saldırıya kalkışma, daha fazla askeri birlik gönderme, Suudi Arabistan’da, Körfez’de, Yunanistan dâhil olmak üzere Doğu Akdeniz'de yeni askeri üsler kurma ve genişletme, İran'ı “kadim kültür varlıklarını bile yok etmeyle” tehdit etme söylemine ara sıra kayan tehlikeli zikzaklar mevcut.

Emperyalist müdahaleler, planlar ve savaşlar boşlukta gerçekleşmiyor. Gerileme halindeki dünya kapitalizminin on yıllardır çözüme kavuşturamadığı tarihsel bir kriziyle sarsılan emperyalizm, en vahşi yöntemleri kullanarak hareket ediyor; öte yandan, Latin Amerika'dan Ortadoğu’ya, oradan Avrupa’ya ve ötesine, kitlelerin yeni bir yükselişini tetikleyen bir patlayıcı aşamaya tekrar giriliyor. ABD'nin Ortadoğu'daki emperyalist saldırganlığının artması, 2010-2013 döneminde gerçekleşen bir önceki devrimci “Arap Baharı”ndan sonra, Cezayir’den Sudan’a, Lübnan’dan Irak’a, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yayılan ikinci bir devrimci yükseliş dalgasıyla karşı karşıya geliyor ve etkileşim içine giriyor.

Bu volkanik bölgenin çalkantılı tarihinde, emperyalist savaş ve devrimin baş aktör olduğu yeni bir sayfa açılıyor.

3. Trump’ın planı işgal altındaki Filistin’de halk kitleleri arasında haklı bir öfke patlamasına neden oldu ve tüm Arap-Müslüman dünyası muazzam seferberliklerde, mitinglerde ve gösterilerde öfkesini dışa vurdu. Sadece Batı Şeria ve Gazze'de değil, Tel Aviv'de de Trump’ın planına karşı İsrail Yahudileri ve Filistinlilerin beraberce katıldığı önemli bir seferberlik hali vardı.

Sudan ve Cezayir'den Lübnan ve Irak'a devrimci çalkantılarla tekrar sarsılan bir bölgede aşağıdan gelen bu kitle baskısıdır ki hem Mahmud Abbas'ın işbirlikçi “Filistin Yönetimi”ni hem de Arap Birliği'ni ABD planına formalite icabı karşı çıkmaya zorlayan ana faktör oldu.

Ancak bu yozlaşmış burjuva yönetimlerine yaklaşımda rehavete kapılmak için herhangi bir neden yok. Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin ilk tepkisi beklendiği gibi “olumlu” oldu. Daha da kötüsü: Arap Birliği oturumunda ret oyu vermiş olmasına rağmen, görünüşe göre Sudan Geçici Hükümeti'nin arkasından iş çeviren, 11 Nisan 2019'da Sudan devriminden sonra diktatör Ömer el Beşir yönetiminin yerini alan rejimin güçlü adamı, askeri lider General Abdülfettah el Burhan, Netanyahu ile görüşmek üzere Uganda’da Entebbe'ye gitti. Trump’ın planının ilanının hemen ardından İsrail Başbakanı ile yapılan bu görüşmenin amacı, Siyonist İsrail Devleti ile bu zamana kadar pek çok nedenden dolayı yaptırımlara maruz bırakılarak dünyadan izole edilmekte olan Sudan arasındaki diplomatik ilişkilerin “normalleştirilmesi” ve yeniden inşasıydı. 

Filistin halkını sırtından haince bıçaklayan bu ihanetin derinde yatan sebebi, yalnızca yaptırımlar nedeniyle ülkenin feci ekonomik durumda olması değil. Her şeyden önce, tamamlanmamış sosyal devrimin karşısında konumlanan, el Beşir'in devrilmesinden sonra “Askeri Geçiş Konseyi” olarak adlandırılan askeri cuntanın siyasi korkusudur.

Redmed internet sitesinde 14 Temmuz 2019’da yayınlanan “Sudan: Devrimin tasfiyesi yönünde bir adım” başlıklı makalemizde, “sivil bir yönetime barışçıl geçişe” nezaret edecek ortak bir Egemen Konsey oluşturmak üzere Askeri Geçiş Konseyi ile muhalefetteki Özgürlük ve Değişim Güçleri arasındaki çürük uzlaşmanın tehlikeleri hakkında zamanında bir uyarı yapmıştık. Netanyahu ve Abdülfettah el Burhan arasındaki bu buluşmada, askeri cuntanın ve temsil ettiği burjuva çıkarlarının devrimci kitlelerle asla barışmadığı bugün daha da net açığa çıkmıştır. Emperyalizm ve Siyonizm ile ilişkilerin “normalleştirilmesi”, karşı devrim ve devrim arasındaki çatışmanın yeni bir safhası için hazırlık aşamasıdır. 

Çıkarılacak dersler sadece Sudanlılar için değil, tüm devrimler için ve şimdi Ortadoğu’da tekrar ortaya çıkan devrim için de hayati önem taşımaktadır. Emperyalistler ve yerel hâkim sınıflar, tüm krallar, emirler, askeri diktatörler, dinci veya laik kılığında sahte “anti-emperyalistler”, haydutça çıkarlarını ve sarsılan gerici saltanatlarını korumak için tüm yerel etnik, dini, kabile vb. ayrılıkları kışkırtarak ve sömürerek halk kitlelerinin devrimci kabarışını durdurmaya ve yok etmeye çalışıyorlar.

Emperyalizmin krizleri ve küresel sermaye tarafından uygulanan halk düşmanı önlemler ve/veya boğucu yaptırımlar aracılığıyla gerçekleştirilen baskıları, bu baskıların yöneltildiği toplumlarda farklı sınıflara farklı şekillerde yansır. Bunlar, ayrıcalıklı ve yozlaşmış hâkim sınıflar ile devrim yolunda ilerleyen ve mevcut çürümüş sosyo-politik sistemin alaşağı edilmesini talep eden yoksul kitleler arasındaki büyük uçurumu derinleştiriyor.

Kitleler için zafer, stratejik bir görevdir. Emperyalizm yenilebilir ve yenilmelidir, ulusal kurtuluş burjuva kuyrukçuluğu ve küçük burjuva ulusalcılığı olmadan başarılabilir; yoksulluk ve sefalet sisteminden toplumsal kurtuluş, ancak emperyalizme ve onun “rejim değişikliği” komplolarına teslim olmadan başarılabilir ve başarılmalıdır.

Yalnızca tek bir sosyal sınıf bu bölünmelerin üstesinden gelebilir; ezilmiş ve yoksul halk kitlelerini emperyalizme ve yerel zorbalara karşı, ulusal ve toplumsal kurtuluş, evrensel insani özgürleşme ve Sosyalizm için devrimci bir mücadele içinde birleştirebilir: çalışan veya işsiz, özellikle genç kuşaktan, örgütlü ve öncü bir devrimci Marksist mücadele partisi önderliğinde, yeni, devrimci bir Enternasyonal kurma mücadelesinin de ayrılmaz bir parçası olduğu bir süreç içinde işçi sınıfı yerine getirebilir bu görevi.

 4. Bu tarihi-politik perspektif için mücadele eden Kristiyan Rakovskiy Uluslararası Sosyalist Merkezi, Trump’ın Filistin halkının haklarını, en önemlisi de kendi kaderini tayin hakkını ve mültecilerin geri dönüş hakkını tasfiye eden, ilhakı, nüfusu başka bölgeye aktarmayı ve apartheid’i öngören planına karşı tüm sol partileri ve işçi örgütlerini, tüm gerçek ulusal kurtuluş savaşçılarını, savaş karşıtı toplumsal hareketleri gecikmeksizin harekete geçmeye çağırıyor.

ABD ve AB emperyalizmi Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan ve Balkanlardan kovulsun!

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs’taki tüm ABD-NATO askeri üsleri kapatılsın!

Yıkılsın Siyonist sömürgecilik! Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı için, mültecilerin geri dönüş hakkı için ileri! Yahudi ile Arabın el ele barış içinde tarihi Filistin topraklarının tamamında eşit haklara sahip olarak ve onurlu şekilde birlikte yaşayacağı birleşik, özgür, demokratik, laik ve sosyalist Filistin için ileri! 

Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarının sosyal devriminin zaferi için ileri!

Ortadoğu Sosyalist Federasyonu için ileri!

 

Kristiyan Rakovskiy Uluslararası Sosyalist Merkezi

EEK (İşçilerin Devrimci Partisi, Yunanistan)

DİP (Devrimci İşçi Partisi, Türkiye)

OKP (Rusya Birleşik Komünist Partisi, Rusya Federasyonu)

 “Sovyetler Birliği” Derneği

Corç Ibrahim Abdullah’ın Özgürlüğü Birleşik Kampanyası (Fransa)

Attac (Macaristan)

ROR (Devrimci Proleter Yeniden Doğuş, Fransa)

MTL (Marksist İşçi Birliği, Finlandiya)

Prospettiva Italia (İtalya)

Şubat 2020