Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarının ABD-İsrail-Suud eksenli bir darbe ile devrilmesinin ardından Erdoğan ünlü "rabia" (Arapça anlamıyla "dördüncü") işaretini piyasaya sürmüştü. Bu işaret, en başta Mısır’ın yeni diktatörü Sisi’ye, ayrıca Türkiye’deki darbe girişiminin arkasındaki ABD’ye, Fettullah’ın işbirlikçisi olduğu söylenen Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suud’a, yeri geldiğinde de İsrail’e "kafa tutan" bir simge oluverdi. Gerçek gazetesi olarak istibdad rejiminin (halkımızın değil!) bölgenin gerici rejimlerine, Siyonizme ve emperyalizme bu "kafa tutuşunun" yaldızını her fırsatta kazıdık. Erdoğan’ın bölgedeki bazı rejimlerle ihtilafını ciddiye almakla birlikte, emperyalizm ve Siyonizm ile ilişkisi konusunda asla hayale kapılmadık ve halkımızı uyardık. Son bir yılda iktisadî kriz, salt istibdadın ayakta kalmasına odaklı iktisat politikaları ve NATO’nun Ukrayna’da çıkardığı savaş gibi nedenlerle Erdoğan bizi çok bekletmeden haklı çıkardı. Artık dolar peşinde koşan istibdad için Rabia işaretinden eser kalmadı. Onun yerini yeni bir "rabia" aldı: İsrail, BAE, Suud ve Mısır.
Erdoğan, bu şer dörtlüsü içinden, önce darbe sonrasında meydanlardan bolca sövdüğü BAE’nin kapısını çaldı. Bunu bir zamanlar "one minute" diyerek eleştirdiği İsrail izledi. Artık ilk iki kapı açılmıştı. Nisan ayının sonunda sıra üçüncü kapıya geldi. Erdoğan, İstanbul’daki konsolosluk binasında bir gazeteciyi testere ile parçalayan, Yemen halkına yıllarca kan kusturan, Suriye başta olmak üzere tüm meselelerde emperyalizm ve Siyonizmin çıkarları için milyarlarca dolar harcayan Suud ailesini ziyarete gitti.
"Ümmetin ve bölgenin lideri"ni bir vali karşılıyor!
İstibdad rejiminin BAE ve İsrail ile normalleşmesini bir zafer havasında haberleştirmek için kırk takla atan AKP medyası, bu sefer de çizgisini sürdürdü. Ancak iktidarın dolar arayışına endeksli dış politikası o kadar sefil ki, artık mızrak çuvala sığmıyor. Öncelikle Erdoğan’ın Suudî Arabistan’a davet edilmiş olduğu iddiası kuşkulu. Suud kaynaklarına göre ziyareti kendisi istedi. İkincisi, iktidarın eli o kadar zayıf ki, Erdoğan’ın ziyareti öncesinde Kaşıkçı davasını apar topar kapatıp, bu konudaki göstermelik yargılamasını çoktan bitirmiş Suudî Arabistan’a devretmek zorunda kaldı. Zira bu yapılmaz ise Suud görüşmek istemiyordu. Dahası, havalimanında Arabistan diplomatik usullerine aykırı bir biçimde kendisini bir vali (Mekke Emiri) karşıladı, giderken de bir vali tarafından uğurlandı. Ziyaretin şimdilik tam olarak amacına ulaşamamış olduğunun göstergesi ise, Erdoğan’ın bayram namazı çıkışında gazetecilere ziyaretten bahsederken sadece Arabistan’dan gelecek turistlerden bahsetmesi oldu.
BAE ve İsrail ile olan normalleşmelerde halkımızı uyardığımız gibi, bugün de Suudî Arabistan ile normalleşmenin halkımızın çıkarına olmadığını söylüyoruz. Bu dört ülke, bölge halklarının emperyalizm ve Siyonizmin istek ve ihtiyaçları temelinde zapturapt altına alınmış olmasının, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Libya ve Yemen’de devam eden siyasî çalkantıların ve yoksulluğun, işçi sınıfının tüm bölgede neredeyse en ufak bir hak kırıntısına dahi sahip olmamasının sorumlularıdır. İsrail çaldığı doğalgazın hortumunu Avrupa’ya uzatacağı toprak arıyor, diğerleri ise ellerindeki petrol paraları ile Türkiye’den ucuza varlık satın alma planları yapıyorlar.
Sıra Mısır’da
Önümüzdeki günlerde sırada Mısır var. Erdoğan Suudî Arabistan’dan dönüş yolunda “Mısır ile diyalog en üst seviyelere çıkabilir” diyerek bunun mesajını açıkça verdi. Zaten ülkeden ayrıldığı gün Mısırlı muhaliflerin Türkiye merkezli bir TV kanalının, merkezini başka bir ülkeye taşıyacağını duyurması, bu alandaki yeni gelişmelerin de habercisi idi.
Halkın 128 milyar dolar birikimini yandaşlarına peşkeş çekerek halkımıza zilleti yaşatanlar, bugün Suud gibilerle yakınlaşarak halkımıza bir kazık daha atmaktalar. Oysa, bugün Türkler ve Kürtler dahil tüm bölge halklarının çıkarı bu rejimlerin devrilmesinde, emperyalizm ve Siyonizmin bölgeden kovulmasındadır. Birkaç yıl önce Erdoğan, Suudî Arabistan Kaşıkçı cinayetine ait dosyayı istediğinde "Bizi enayi zannediyorlar." demişti. Ancak anlaşıldı ki asıl Erdoğan halkımızı enayi zannediyor.