Akdeniz: Dünya devriminin yeni havzası!

The Mediterranean: new basin of world revolution!

البحر الأبيض: الحوض الجديد للثورة العالمية

مدیترانه: حوزه جدید انقلاب جهانی

Il Mediterraneo: nuovo bacino della rivoluzione mondiale!

Μεσόγειος: Νέα λεκάνη της παγκόσμιας επανάστασης!

Derya Sıpî: Deşta nû a şoreşa cihânê

Միջերկրական ծով: նոր ավազանում համաշխարհային հեղափոխության.

El Mediterráneo: Nueva cuenca de la revolución mundial!

La Méditerranée: nouveau bassin la révolution mondiale!

Mediterrâneo: bacia nova da revolução mundial!

Gazze’deki soykırımı durduralım! İkinci bir Nekbe’yi önleyelim! Yaşasın Filistin halkının zaferi ve özgürlüğü! Adalet yoksa barış da yok!

 

Gazze’deki soykırımı durduralım! İkinci bir Nekbe’yi önleyelim! Yaşasın Filistin halkının zaferi ve özgürlüğü! Adalet yoksa barış da yok!

 

Uluslararası “Hristo Rakovski” Sosyalist Merkezi

RedMed İnternet Ağı

  1. Uzun zamandır acı çektirilen Gazze’yi çevreleyen işgal duvarlarını sembolik ve fiilî anlamda yıkıp geçen 7 Ekim 2023 tarihli Filistin silahlı ayaklanması, Ortadoğu ve dünya politikasında bir kırılma noktasına işaret ediyor. 

Bu ayaklanma, seneler sonra işgalci İsrail ordusunu utanç verici bir yenilgiye uğratarak yalnız tepeden tırnağa yüksek teknolojik donanımlı ve silahlı İsrail istihbaratının zayıflığını değil, en başta aşırı sağcı Siyonist Netanyahu hükümetinin ve bir bütün olarak yerleşimci-sömürgeci Siyonist projenin iflasını gün yüzüne çıkardı. Sivil kayıpların, ölümlerin ve esirlerin İsrailli Yahudi nüfusun toplumsal bilincinde yarattığı müthiş şok, Yahudi üstünlükçü bir “Yahudi Devleti”nin uyguladığı işgalin ve Filistin halkına zulmün Yahudiler için “ulusal bir sığınak” yaratamayacağının, olsa olsa ölümcül bir tuzak ve felaket anlamına geleceğinin anlaşılmasını da getiriyor. 


 

Savaş koşullarına ve “birlik-beraberlik” yönünde baskılara rağmen, bizzat Netanyahu, aşırı sağcı Siyonist hükümeti, faşist müttefikleri ve katliamcı yerleşimciler, en çok suçlananlar arasında. Kendi sorumluluğunu örtbas etmek için Siyonist rejim şu anda en gaddar biçimde intikam almaya çalışıyor. Yarısı çocuk olmak üzere iki milyon canı barındıran Gazze şeridi, şu anda işgalciler tarafından amansızca bombalanıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün de belirttiği üzere, yoğun nüfuslu kentlerde beyaz fosfor bombası kullanımı da dahil olmak üzere yapılan ve halı bombardımanı olarak bilinen hedef gözetmeksizin şehirleri yok etmeye yönelen bombalama tarzı, Gazze’de tam bir etnik temizlik hedefliyor. Bu canice harekatın son evresinde İsrailli işgalciler, binlerce yerinden yurdundan edilmiş insana sığınak işlevi de gören bir hastaneyi bombaladı. Ölü sayısına yönelik ilk tahminler binleri buluyor. Dahası, işgalciler, zaten 17 yıldır tam bir abluka altında inim inim inleyen Gazze’ye su, yakıt ve gıda akışını da kesti. Sivillerin Kuzey Gazze’yi boşaltması yönünde verilen iki yüzlü ültimatom, yaklaşan yıkımı haber vermekten başka bir anlama gelmiyor. 

 

Tüm insanlığın gözü önünde gerçekleşen bu etnik temizliği (“uluslararası kamuoyu” hüsnütabiri ile anılan) dünya emperyalizmi ayakta alkışlıyor. ABD’den Fransa’ya emperyalistler ve Meloni, Le Pen ve Zemmour faşistler, barışçıl itirazları kriminalize etmeye çalışıyor, Filistin halkına yönelik soykırımı mahkûm eden sol partileri, örgütleri ve hareketleri ise “terörizmi” savunuyorlar diyerek kapatmakla tehdit ediyor.

Bu savaş Hamas yahut Gazze ve İsrail arasında gerçekleşmiyor. Aksine bu, 75 yıldır kendi ülkelerinde köleliğe mahkûm edilmiş Filistinlilerin Siyonist İşgal, apartheid ve insanlık dışı baskılara karşı yürüttüğü bir savaş.

 

Ardından ağlanacak “iyi” sivillerle ölümleri görmezden gelince “kötü” siviller arasında yapılan her ayrım müthiş bir ikiyüzlülüktür. Bu suçun gerçek sorumluları ve bu trajedinin gerçek kökleri açığa çıkarılmalı ve bunlarla savaşılmalıdır. Adalet yoksa barış da yok!

Hamas’a, onun gerici yöntemleri ve stratejisine (yahut strateji yokluğuna) politik hiçbir destek vermeksizin, şu anda “Gazze’yi silme” ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın Nazi tabiriyle “insanî hayvanlar” diye bahsettiği Filistinlileri yok etme çağrısı yapan zalimlerle isyan halindeki köleler arasındaki bu çarpışmada tarafsız değiliz. Siyonist işgalciyle ve onun “kollektif Batıdaki” uluslararası emperyalist destekçileriyle haklı bir savaş içindeki Filistin direnişiyle omuz omuza duruyoruz.


Emperyalist-Siyonist soykırım koalisyonuna karşı tüm dünyada polis terörünü ve yasakları önemsemeksizin Filistin halkına destek vermek için, mücadele içindeki Filistin halkının zaferi için sokaklara çıkan işçilerle ve gençlerle güç birliği ediyoruz. 


 

2- Bu yeni Filistin ayaklanması, çöküş halindeki Siyonist yerleşimci-sömürgeci projenin had safhaya ulaşmış tükenişiyle doğrudan bağlantılı. 2023 boyunca Ocak ve 7 Ekim arasında İsrail’deki Yahudi halk aşırı sağcı Netanyahu hükümetinin hukuk darbesine karşı sürekli kitlesel gösteriler düzenler haldeydi. Hem devlet katında hem de toplum içindeki yarılma derin, çok boyutlu ve onarılmaz düzeydeydi, hâlâ da öyle. Filistin halkının kaderi ise konuşulmayan ama hayati önemdeki konuydu. İşgalin, yerleşimci sömürgeciliğin, apartheid’ın, etnik arındırmanın var olduğu topraklarda hiçbir halk özgür yaşayamaz.

 

Netanyahu, politikasının seyrini Itamar ben Gvir ve Bezalel Smotrich gibi faşist iktidar ortaklarının talepleri doğrultusunda çizerek ana baskı unsurlarını bir araya getirdi ve Batı Şeria’da her türlü askeri, polis ve yerleşimci çete şiddetini artırdı. Bu şiddetin stratejik hedefi ise Filistinlilerin kovulması, Batı Şeria’nın ve hatta Bakan Smotrich’in kamu önünde söylediği gibi Ürdün’ün ilhakı! Sürekli boğucu bir işgal altında olan, 17 yılda 6 kanlı saldırıya uğramış, açlığın pençesinde ve korkunç şartlarda hayatta kalma mücadelesi veren aşırı kalabalık bir nüfusa ev sahipliği yapan dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze’yi tamamen kontrol altına aldıklarını sanmışlardı. Yanıldılar. Bu savaşın patlak vermesine, adını provokatör Itamar ben Gvir ve faşist çetelerinin Mescid-i Aksa’ya saygısızlık etmesinden alan “El Aksa Tufanı” operasyonuna sebep olan İran değildir (Batılı kaynakların bile söylediğine göre İran da 7 Ekim’i şaşkınlıkla karşıladı). Bu savaşın sebebi uzun süreli ve korkunç ulusal zulüm ve toplumsal yıkımdır, bir de Filistinli mahkûmların serbest bırakılması talebidir.  

3- Bölgenin jeopolitik haritası kökten değişmiş, Amerikan emperyalizminin, Siyonizmin ve gerici Arap yöneticilerinin tamamen boğmaya çalıştığı haklı Filistin davası yeniden gündemin merkezine yerleşmiştir.

 

22 Eylül’de kibrinden geçilmeyen Netanyahu, Birleşmiş Milletler’e İsrail, Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’den oluşan, Dubai’den başlayıp İsrail’den geçerek Güney Avrupa’ya ulaşan bir “Refah Yolu” da içeren, gerçekte var olmayan bir “Yeni Ortadoğu” haritası sundu. Bu haritada Filistin halkı tamamen yok edilmişti. Şu anda yaşadığımız yeni savaşın tam öncesinde Amerikan emperyalizmi, Suudi Arabistan’la İsrail arasında kritik önemde bir “normalleşme” sürecine aracılık etti. Bu süreç, çarpık bir isimle “İbrahimî Antlaşmalar” diye bilinen ve İran ve Suudi Arabistan arasında Çin arabuluculuğuyla gerçekleşen hayret verici yakınlaşmaya karşı bir önlem olarak Trump’ın önayak olduğu antlaşmanın ürünüydü. Tüm bu planlar şimdi ıskartaya çıktı. 

 

Arap Baharı’ndaki devrimci dalgayı izleyen karşı devrimden sonra, gerici Arap hâkim sınıfları tekrar, bu kez mücadele veren Filistin halkıyla dayanışmalarını sokaklarda gösteren milyonların tehdidi altında. 

 

Amerikan emperyalizmi ve NATO, Gazze ve Lübnan kıyısına uçak ve savaş gemilerini yollayarak Hizbullah ve İran’ı Filistin halkını savunmak için müdahaleye kalkışmamaları için tehdit etti. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen,
İsrail’e giderek gayet kışkırtıcı biçimde Netanyahu’nun ve onun soykırımcı politikalarının yanında durdu. Bir bütün olarak Avrupa Birliği ise bu konuda bölünmüş durumda. Blinken, İsrail’e gidip geliyor. Bu esnada emperyalizmin jeopolitik çıkarlarını tehdit edecek genel bir kaos halini önlemek için delice bir çaba mevcut. Savaşın Lübnan ve İran’a, daha sonra da tüm Ortadoğu’ya yayılması, NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı verdiği vekalet savaşının yarattığı kargaşayı da aşacak ve emperyalizmin küresel bir “melez” savaşa doğru gidişini hızlandıracaktır. 

 

 

Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun kalbinde çıkan çifte savaş, Amerikan ve küresel kapitalizmin tarihsel gerilemesinin açık bir işaretidir. Afganistan ve Irak’a karşı Amerikan “terör” savaşları fiyaskosu, yükselen Çin’e karşı Obama’nın önayak olduğu ve halefleri Trump ve Biden tarafından devam ettirilen “Asya’ya dönüş”, Amerika’nın dünya hegemonyasını kurtarmaya yönelik stratejisinde Ortadoğu’nun merkezîliğinin terk edilmesini işaret ediyordu. Şimdi Ortadoğu’daki volkanik patlama, bölgeyi yeniden küresel gelişmelerin merkezine yerleştiriyor, aynı zamanda da Amerika’nın dünya hegemonyası stratejisine büyük bir darbe indiriyor. 

Her şeyden öte, hâlâ çözümlenmemiş ve giderek keskinleşen 2008 sonrası küresel kapitalist krizin yeni halkası, büyük tehlikelerle beraber büyük devrimci potansiyeller de arz etmeye başladı. 

Dünya çapında herkes aynı zamanda İsrail’e yönelik boykot ve yaptırım uygulanması ve yatırımların İsrail’den çekilmesine yönelik çağrıya destek vermek için harekete geçmelidir. Vakit, elimizden gelen her şeyle İsrail’in emperyalist destekli soykırımının kolunu kanadını kırma vaktidir. 

 
 Giderek büyüyen kan nehrine rağmen bu zorlu görevi başarmak zorundayız: yani ancak uluslararası sosyalist bir bakışın, programın ve örgütlenmenin gerçekleştirebileceği tüm ezilen Filistinli Arapların ve Yahudilerin birliği için mücadele etmeliyiz. Filistin halkının ulusal kurtuluşa kavuştuğu ve Yahudi emekçilerle bir arada yaşadığı, Ortadoğu Sosyalist Federasyonu’nun bir parçası olan Hür, Bağımsız ve Sosyalist bir Cumhuriyet için!                       

 

Uluslararası “Hristo Rakovski” Sosyalist Merkezi

RedMed İnternet Ağı

15 Ekim 2023