Akdeniz: Dünya devriminin yeni havzası!

The Mediterranean: new basin of world revolution!

البحر الأبيض: الحوض الجديد للثورة العالمية

مدیترانه: حوزه جدید انقلاب جهانی

Il Mediterraneo: nuovo bacino della rivoluzione mondiale!

Μεσόγειος: Νέα λεκάνη της παγκόσμιας επανάστασης!

Derya Sıpî: Deşta nû a şoreşa cihânê

Միջերկրական ծով: նոր ավազանում համաշխարհային հեղափոխության.

El Mediterráneo: Nueva cuenca de la revolución mundial!

La Méditerranée: nouveau bassin la révolution mondiale!

Mediterrâneo: bacia nova da revolução mundial!

Devrimci İşçi Partisi’nin çağrısı: Mısır’ın devrimci halkına!

Aşağıdaki bildiri Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin AKP Kongresi’ne davet edilmesi vesilesiyle Devrimci İşçi Partisi tarafından Mısır’ın devrimci halkına yapılmış bir çağrıdır. Çağrının orijinali İngilizce olarak kaleme alınmıştır. Buradaki metin İngilizce metnin çevirisidir.

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın partisi AKP’nin kongresine katılması gündemde. Türkiye’nin iktidar partisinin, yeni Mısır’ın görünürdeki temsilcisine yapmış olduğu bu davet sembolik anlamı bakımından çok çarpıcıdır. Mısır halkı 2011 Arap devriminin en önde gelen temsilcisidir. Bu davet, Erdoğan’ın partisinin ve daha genel olarak Türkiye devletinin Arap devriminden doğmuş olan yeni rejimleri, özel olarak da Mısır’daki yeni rejimi hegemonyası altına almaya çalıştığını göstermektedir. Muhammed Mursi’nin Erdoğan’ın ve partisinin açılımına mukabele ederek bu daveti kabul etmesi de aynı derecede manalıdır: Mısır’ın yeni yöneticilerinin, yani Müslüman Kardeşler’in kapitalist emperyalizme bağlılık yönünde Erdoğan’ın tuttuğu yola girmeye hazırlanmakta olduğunu göstermektedir.

Devrimci İşçi Partisi (DİP), Mısır’ın devrimci halkını ve örgütlerini, iletişim, işbirliği ve ortak faaliyet amacıyla ve iki ülkeyi muhafazakâr ve emperyalizmle işbirliği içindeki hükümetler yönetiminde birleştirme yönündeki bu girişimi mahkûm etmek üzere ortak kanallar yaratmaya çağırır. Kuşkusuz, Mısır ve Türkiye karşılıklı olarak kardeşçe bir araya gelmelidir. Ama ne uğruna? İki ülkenin kapitalist sınıflarına hizmet etmek ya da ezilen uluslara karşı emperyalizmin tarafında yer almak ya da Siyonizm’le uzlaşmak için değil. Hayır, iki ülkenin işçi sınıflarının ve yoksullarının çıkarları, Ortadoğu’da yeni bir devrimci düzen kurmak üzere işbirliği yapmalarını gerektiriyor.
 
Hiç kimse hayal görmesin: Pazarlama amacıyla yaratılan imaja karşıt olarak, Erdoğan Ortadoğu’nun emekçileri ve ezilenleri için bir kahraman olamaz. Uluslararası politikadaki konumu, özü itibariyle Türk İslamcılığının emperyalizmle uzlaştırılmasıdır. Siyonist devletin temsilcileriyle giriştiği dalaş bile, İsrail’in Ortadoğu’daki amaçlarına meydan okuyan gerçek bir uyuşmazlıktan çok, içeride ve Arap Ortadoğu’sunda kendi prestijini yükseltmeye dönük bir manevradır. İç politikada, Türkiye’nin kapitalist sınıfının çıkarları uğruna işçilere ve yoksullara karşı apaçık bir savaş vermektedir. Bir yandan Filistinlilerin yaşadığı felakete demagojik biçimde duyarlılık gösterme iddiasında iken, bir yandan da Kürt halkının çocuklarının katledilmesi söz konusu olduğunda en ufak bir tereddüt geçirmemektedir. Geçtiğimiz Aralık ayında, çoğu gençlerden oluşan 34 silahsız kaçakçının hava kuvvetlerince kasıtlı olarak bombalama yoluyla öldürülmüş olduğu Uludere (Roboskî) olayı bunun en iyi örneğidir. Bu yüz kızartıcı katliam konusunda bugüne dek tek bir kişiden bile hesap sorulmuş değildir.
 
Erdoğan hiç de Arap devriminin ve Arap halkının dostu falan değildir! 2010 Aralık ve 2011 Ocak aylarında Tunus işçi gençliğinin bir aya yakın süren ayaklanması esnasında, Erdoğan Bin Ali rejimini eleştirmek için ağzını dahi açmamıştır. Ocak-Şubat 2011’de, Mısır kitleleri Tahrir meydanını doldurup eski rejimin uşaklarıyla kahramanca çarpışırken Erdoğan Mübarek’e devrime karşı nasıl ayakta kalabileceği konusunda akıl veriyordu. 2011’in Mart ila Ağustos ayları arasında, Beşar Esad Suriye’nin ayaklanan halkını katlederken Erdoğan dışişleri bakanını ve istihbarat şefini tekrar tekrar Şam’a yolluyor, Esad’a bu durumdan nasıl çıkabileceği konusunda danışmanlık yapıyordu. Ağustos 2011’den bu yana ise, Suriye’de ABD emperyalizmine hizmet eden güçleri örgütlemekle ve onlara ev sahipliği yapmakla meşgul.
 
Günümüzde ABD emperyalizmi onu Arap devrimini kontrol altına almak amacıyla kullanıyor. ABD, uzun yıllar boyunca Müslüman Kardeşleri düşman olarak görmüştü. Ama şimdi Arap devrimi Amerika’nın uşaklığını yapan eski kadroları, yani Mübarek, Bin Ali, Ali Salih Abdullah gibilerini devirince, Amerika hasar yönetimine girişmiş durumda. Tunus’ta Ennahda ya da Mısır’da Müslüman Kardeşler gibi ılımlı İslami hareketleri evcilleştirme çabası içinde. Bu çaba doğrultusunda, “uluslararası toplum” diye sunulan emperyalizme hizmette kimse Erdoğan’dan daha uygun bir örnek olarak gösterilemez. AKP, son dönemde İslamcılığın emperyalist sistemle bütünleştirilmesinin en arı örneği olan parti olarak sivrilmektedir.
 
İşte Mursi’nin AKP kongresine davet edilmesinin anlamı tam tamına budur. Mursi ise bu daveti kabul ederek işbirliğine istekli olduğunu ortaya koymuştur. Mısır devrimi bunun için yapılmadı! Mısır’ın işçi sınıfı, kentin ve kırın yoksulları ve gençliği, bugünün gemlenmemiş kapitalist hâkimiyetinin yerine adil bir düzenin kurulacağı başka tür bir toplum ve bütün ezilen ulusların nihayet özgürleşeceği başka tür bir dünya için savaşıyorlardı.
 
Öyleyse, gelin, iki ülkenin işçi sınıfı ve gençliği olarak, kendi ülkelerimizin hâkim sınıflarına karşı el ele verelim. Yunanistan ve İspanya’daki kardeşlerimizin ateşini zaten harlamakta olduğu Akdeniz devrimine yeni bir ivme kazandıralım.
 
Emperyalizmin hizmetkârları Erdoğan ve Mursi’ye hayır!
 
İki, üç, daha çok Tahrir!
 
Yaşasın Arap dünyasında ve Akdeniz’de sürekli devrim!
 
Ezilen Filistin ve Kürt halklarına özgürlük!
 
Ortadoğu Sosyalist Federasyonu için ileri!
 
İstanbul, 29 Eylül 2012
 
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi