Türkiye ciddi bir siyasi kriz içindedir. AKP hükümetinin tam anlamıyla bir yolsuzluk batağı içinde olduğu açığa çıkıyor. Ayakkabı kutularından, para kasalarından katıksız bir burjuva iktidarının pisliği etrafa saçılıyor. Bu rezilliğin baş sorumlusu olan Erdoğan ise artık mızrağı çuvala sığdıramıyor.
Bakanların istifasıyla rahatlayacağını düşünen Erdoğan, Çevre Bakanı Bayraktar’ın bizzat Başbakanı istifaya çağırmasıyla iyice sıkıştı. Son olarak TCDD’ye yönelik olduğu söylenen yeni bir yolsuzluk operasyonuna karşı emrindeki polisi devreye sokarak krizi daha da derinleştirdi.
Bugün savcılar hangi cemaatle bağlantılı olursa olsun Erdoğan’ın soruşturmalara savcı atayarak, mülki amire haber verme zorunluluğu getirerek yaptığı, yargıda komployu engelleme değil yargıyı AKP’nin hukuk bürosuna çevirme çabasıdır. Poliste cemaatçi kadrolaşma kimse için sır değildir. Ancak bugün Erdoğan kendine yakın polis amirleri aracılığıyla savcılığın gözaltı talimatlarını uygulatmayarak polisi AKP’nin yasadışı paramiliter örgütüne dönüştürme peşindedir.
Erdoğan komplodan, dış güçlerden bahsediyor. Komplo da vardır, başta ABD emperyalizmi olarak dış güçlerin müdahalesi de… Ama bunun nedeni, halkın 31 Mayıs’tan sonra Erdoğan’a isyan etmesi, bunun sonucunda Erdoğan’ın bu ülkeyi istikrar içinde yönetemeyeceğini gören bütün müttefiklerinin onu teker teker terk etmesidir. Bu yüzdendir ki, Erdoğan’ın ABD’ye de komploya da karşı duracak hali yoktur. Erdoğan şu ana kadar iktidarını kime yaslanarak sürdürdüyse yardım için onlara koşsun. ABD’ye yalvarsın ben ettim sen etme desin. MÜSİAD patronlarına koşsun yardım dilesin. Suudi kralını, Katar şeyhini çağırsın. Çünkü evlatlarını polise verdiği talimatlarla katlettiği, çoluğunun çocuğunun hakkını inşaat patronlarına yedirdiği, her hakkını aradığında üstüne gaz sıktığı halk, sigortasız çalıştırılmasına, iş cinayetlerine kurban gitmesine göz yumduğu, kölelik koşullarında çalışıp açlık sınırında yaşamaya mahkûm ettiği işçiler Erdoğan’ı kurtarmaya gelmeyecek.
Yüzde kaçın oyunu alırsa alsın, AKP’nin bir avuç sömürücü kan emici azınlığın, yüzde 99’u ezen yüzde birin çıkarlarını savunduğu teşhir olmuştur. Bu çivisi çıkmış iktidarın yıkılmaktan başka geleceği yoktur. HÜKÜMET İSTİFA!
Ancak AKP’siz AKP’ciliğe de karnımız tok! Aynı yüzde birin aynı sömürücü kan emici azınlığın farklı temsilcilerine, Amerikan elçilerine, Gülen’e, Kılıçdaroğlu’na, Sarıgül’e, Bahçeli’ye de güvenecek halimiz yok. Onlar Gezi ile başlayan halk isyanından sonra Erdoğan’ın sınıf saldırısını yönetemeyeceğini, olası bir ekonomik krizde emekçi yığınların tepkisini bastıramayacağını, Kürt hareketini tasfiye edemeyeceğini gören ve onun yerine daha sağlam bir güçle tüm ezilenlere ve emekçilere saldırmak için hazırlananlardır. HEPSİ GİTSİN!
Hepsinin gitmesini sağlayacak güç, Gezi ile başlayan halk isyanının yarattığı potansiyelin toplumun yüzde 99’unu oluşturan işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin çıkarları etrafında birleştirilmesiyle açığa çıkabilir. AKP’nin Amerikancı iktidarına ve ona karşı Amerikan muhalefetinin hükümetleşmesine karşı yüzde 99’un alternatifi tektir: İŞÇİ EMEKÇİ HÜKÜMETİ! Şimdi bu hükümetin güçlerini örme zamanıdır!