Siyonist İsrail devletinin Gazze’ye yaklaşık on gündür yönelttiği saldırı, ilan edilen ateşkesle şimdilik kesildi. Ancak sorunlar yerli yerinde duruyor, gelecek için bir tehdit oluşturuyor. Türkiye’nin ve Arap ülkelerinin halkları sorunun aslını kavrayarak Siyonist İsrail’e karşı daha aktif tavır almalı, kendi devletlerinin ikiyüzlü politikalarını reddetmelidirler.
İsrail’i durduran ikiyüzlü diplomasi değil direniştir!
Siyonist İsrail’in Hamas’ın askeri kanadı İzzetin El Kasım Tugayları komutanlarından Ahmed El Cebari ve yanındaki biri bebek 12 kişiyi füze saldırısıyla katletmesiyle başlayan saldırı dalgası 21 Kasım Çarşamba akşamı ateşkesle sonuçlandı. Siyonist İsrail’in saldırılarında 42’si çocuk olmak üzere 161 kişi öldü ve 1222 kişi yaralandı.
Siyonist İsrail’in saldırılarının vahşiliği ortadadır. Bu vahşet dünyanın pek çok yerinde haklı tepkilere yol açmıştır. Ne var ki bu tepkiler, Siyonist İsrail’in saldırılarının arkasındaki siyasi gerçeklerin görülmesiyle birleşmediği müddetçe sadece vicdanların “rahatlatılmasına” yol açacak ama ne Filistinlilere ne de bölgenin ezilen halklarına gerçek bir fayda sağlamayacaktır.
İsrail’in savunma hakkından bahsedilemez
İsrail’in hiçbir koşul atında kendini savunma hakkından bahsedilemez. Zira İsrail kuruluşundan itibaren varlığını Filistin’in Araplardan temizlenmesi hedefine dayandırmış Siyonist ideolojinin hâkimiyetindeki ırkçı bir din devlettir. Bu yüzden, Filistinliler başta olmak üzere bölge halklarına karşı sürekli saldırı halindedir.
Kaldı ki, İsrail’in bu seferki saldırılarının başlamasına yol açan füze saldırısı bir askeri cipe yapılmış ve dört askeri yaralamıştı. Yani askeri bir hedefe yönelikti. İsrail saldırısı başlayana kadar bu yıl tek bir İsrail vatandaşı füze saldırılarıyla hayatını yitirmemişti. İsrail’in bu kadar gürültüsünü yaptığı füze saldırılarında ölen İsrail vatandaşlarının sayısı da 2004’ten bu yana 20’yi geçmez!
İsrail’in politikaları ve saldırıları ABD emperyalizmi tarafından desteklenmekte, finanse edilmekte ve savunulmaktadır. Gazze saldırısı başlar başlamaz İsrail’in “savunma hakkı”nı desteklediğini bildiren ABD, İsrail’in bölgedeki en güçlü dayanağıdır. Avrupa emperyalizmi de görünürdeki sözde insani duyarlılık gösterilerine karşın açıkça Siyonist İsrail’i desteklemekte ve Hamas’a karşı İsrail’in “kendini savunma hakkı”na sahip çıkmaktadır.
Hem ABD’ye hem Filistin’e dost olunamaz
Siyonist İsrail’in Filistin topraklarındaki korsan varlığını sürdürmesi sadece kendi silahlı gücüne ve arkasında emperyalist desteğe değil, aynı zamanda da işbirlikçi Arap rejimlerinin suskunluğuna ve ikiyüzlülüğüne dayanmaktadır. Türkiye’nin ABD emperyalizminin stratejik müttefiki olması da, İsrail’le ilişkiler ne kadar bozuk olursa olsun Siyonist vahşetin cevapsız kalmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Çünkü aynı zamanda hem ABD’nin hem de Filistin’in dostu olunamaz.
Son Gazze saldırılarının ardından Türkiye ve Mısır başta olmak üzere gösterilen duyarlılık, Erdoğan’ın İsrail’i sert sözlerle kınaması ve işbirlikçiliği ile İsrail’in gizli ve fiili sponsoru Arap Birliği’nin 11 ülkesinin dışişleri bakanlarının Gazze’yi ziyaret etmiş olması bu tabloyu değiştirmemiştir.
İsrail korkusu susturur, devrim korkusu konuşturur
Elbette ki Gazze ziyareti geçmişin suskun suç ortaklığının yanında ileri bir adımdır ve Gazze’yi sahiplenme gösterisidir. Bugün İsrail’e karşı eleştirinin dozu yükselmişse, Gazze’ye ziyaret ile Arap ülkelerinin suskunluğu bozulmuşsa bunu şu ya da bu liderin hanesine yazmak saflık olur. Arap devrimi, bölgedeki iki büyük İsrail işbirlikçisi diktatörü (Tunus’ta Bin Ali ve Mısır’da Mübarek) devirince, İsrail’e karşı susmanın bedeli ağırlaşmıştır. Ayağa kalkan Arap kitlelerinin mücadelesinin Müslüman dünyasındaki etkileri rejimleri korkutmaktadır. Eskiden sadece İsrail’e karşı çıkmanın bedeli vardı ve liderler sadece İsrail ve ABD’den korkardı. Şimdi kendi halklarından da korkuyorlar ve bu korku onları harekete geçmeye itiyor.
İkiyüzlü ateşkes diplomasisi
Harekete geçiyorlar ama zavallı, ikiyüzlü ve korkak bir tarzda. Gazze’yi ziyaret ettikleri gün Arap Birliği’nin ve Türkiye’nin bakanları Gazze’de iken İsrail savaş makinesi 27 insanın canına kıyıyor. İsrail arkasına ABD ve Avrupa’yı alarak meydan okuyor. Bakanlar Gazze’yi gezerken düşen bombaların siyasi sonucu İsrail’e karşı tepkilerin artması değil ateşkes diplomasisinin hızlanması oluyor.
Ateşkesin siyasi anlamı doğru kavranmalıdır. Evet, Gazze halkı ateşkese memnun olmuştur. Çünkü 8 günde 161 evladını ve bir komutanını kaybetmiştir. Dev kraterler açan İsrail bombaları onların tepesine yağmıştır. Gökten yağan ölümün kısa süre de olsa dinmesinden kim memnun olmaz? Ancak Gazze halkının kendilerine şükran duymasını bekleyen ve zafer kazanmış edasıyla öne çıkan Davutoğlu ve Mursi gibilerin ikiyüzlülüğünü görmek gerekir. Onlar bir kez daha kavgada araya girip mazlumun kolundan tutanlardır.
İsrail’i durduran direniştir
İsrail dışişleri bakanı Lieberman “harika bir iş çıkardık” diyor. Hayır! Harika bir iş çıkarmadılar! Alçakça saldırdılar. Karşılarında bir kez daha “zillet ile yaşamaktansa izzet ile ölmeyi tercih eden” bir Gazze halkı buldular.
Onları bir kara harekâtından vazgeçerek ateşkese yönelten Gazze’nin direnişidir. İsrail’in güya “demir kubbe” adlı hava savunma sisteminin Gazze’den gelen füzelerin yarısını imha edememesidir. Direnişçilerin İsrail askerlerinin cep telefonlarını bulup attıkları direniş mesajlarının ordunun moralini bozmasıdır. Kara harekâtı “İsrail askerlerini ele geçirmemiz için fırsattır” diyen Gazzeli direnişçilerin kararlılığıdır.
İran, Gazze’ye silah yardımı gönderdiğini ve yerine ulaştırdığını açıklamıştır. Hamas’ın İsrail’e attığı füzeler İran yapımıdır. Savaşın uzaması mezhep çatışmasıyla arası açılan ve Suriye’de apaçık karşı karşıya gelen Şii ve Sünni anti-Siyonist grupları yakınlaştırma potansiyeli taşımıştır. İsrail’in 2006’da Lübnan’da Hizbullah’tan yediği tokadın acısı hâlâ tazedir.
Mısır, Refah kapısını her türlü yardıma aç! Türkiye, kalkan olmaktan vazgeç!
Şimdi bu veriler ışığında duruma bakıldığında ateşkes diplomasisinin siyasi anlamı daha berrak bir biçimde ortaya çıkmaktadır. İki ülke Türkiye ve Mısır diplomasinin kahramanı pozuna girmişlerdir. Bu ülkelerden Türkiye sadece Malatya’da kurulan füze kalkanı ile İran’a karşı değil Lübnan’daki UNIFIL gücündeki askerleriyle de Hizbullah’a karşı İsrail’e kalkandır. Erdoğan İsrail’e çok doğru olarak “terör devleti” yakıştırması yapmıştır. Ama aynı Erdoğan, Türk askerleri UNIFIL’deki varlığını sürdürdükçe ve Malatya’daki radar üssü yerinde durdukça “Siyonist terör”ün kalkanıdır ve kalkanı olmaya devam edecektir.
Mısır’da Mursi’yi iktidara taşıyan, Siyonist yardakçısı Mübarek’i deviren Arap devrimidir. Mursi, işbirlikçi Araplarla özellikle de bölgedeki mezhep nifakçısı Türkiye, Suudi Arabistan, Katar’dan kopmalıdır. Çünkü onlar devrimin düşmanı emperyalizmin müttefiki, İsrail’in kalkanlarıdır. Aksi takdirde bugüne kadar devrimi donduran Mursi, bugün artık devrimin karşısına geçmiş olacaktır.
Yıkılsın Siyonist İsrail devleti!
Nihayet Davutoğlu: “Başkenti doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti” kurulmadan bu sorun çözülmez diyerek Türkiye’nin siyasi tutumunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu siyasi tavra Arap devletlerini, Mısır’ı ve kontrol altına almaya çalıştığı Hamas’ı katmak istemektedir. Bu siyaset gericidir. Başta Kudüs olmak üzere Filistin topraklarındaki korsan İsrail varlığına meşruiyet kazandıran siyasetin adıdır. Batı Şeria ve Gazze’de birbirinden kopuk Siyonist yerleşimlerle parçalanmış bir Filistin ölü doğmuş bir Filistin’dir. Böyle bir “bağımsız Filistin” savunmak “yaşasın İsrail” demenin ikiyüzlüce halidir. İsrail yıkılmadan Filistin’e özgürlük yolu kapalıdır!
Türkiye askeri UNIFIL’den çekilsin!
Malatya’daki füze kalkanı kaldırılsın!
Mısır Refah kapısını her türden yardım için açsın! Gazze’ye uygulanan ablukaya son!
Siyonist ölüm aygıtına karşı Gazze halkını silahlandırın!
Mısır’ı Siyonizmin yardımcısı haline getiren Camp David Anlaşması yırtılsın!
Yıkılsın Siyonist İsrail! Tarihi Filistin toprakları üzerinde Arap ve Yahudi halkların birleşik, laik, sosyalist Filistin devleti için ileri!
22 Kasım 2012
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi