
29 Eylül günü Amerikan emperyalizminin başı faşist Donald Trump ve soykırım suçlusu baş Siyonist Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray’da ortak bir açıklama yaparak, Gazze için sözüm ona barış planlarını dünyaya duyurdular. Emperyalist ve Siyonist küstahlığın nadide bir örneği olan bu 20 maddelik plan, Filistin direniş örgütlerinden Hamas’a doğrudan teslim olmayı ve silah bırakmayı dayatırken, İsrail’in Gazze’den çekilmesini bile, her biri aksamaya ve ertelenmeye açık bir dizi adımla, aşamalı bir süreç olarak öngörüyor. Hamas seçimle işbaşına geldiği Gazze’de hiçbir siyasî rol üstlenmemeyi, sadece emperyalistler ve Siyonistler böyle uygun gördü diye kabul etmek zorunda bırakılırken, Siyonist İsrail sadece Gazze’yi ilhak etmeyeceğini açıklıyor ve Batı Şeria’yı ilhak hakkını dahi elde tutuyor. Dahası, en sınırlı şekliyle Gazze ve Batı Şeria’da bir Filistin devletinin kurulması dahi, bu planla hemen hemen imkansızlaşıyor. Nitekim basın açıklaması sırasında Donald Trump’ın Netanyahu’nun Filistin devletine kesinlikle karşı olduğunu belirtmesi de, planın amaçlarını açıkça ortaya koyuyor. Plan metninde bir Filistin devleti yalnızca ve yalnızca “Filistinlilerin özlemi” olarak tanınıyor. Ne lütuf!
Planda belki tek gerçek taviz olarak, Filistin direnişinin elinde bulunan İsraillilerin serbest bırakılmasına karşılık müebbet cezası almış 250 Filistinli tutsak ve 7 Ekim’den bu yana tutsak edilen 1.700 Filistinlinin serbest bırakılması öngörülüyor. Bunun dışında İsrail’in vadettiği tek şey, sürmekte olan soykırımda frene basmak. Dahası, Gazze’den İsrailli işgalciler tedrici olarak çekilirken, Müslüman nüfuslu ülkelerin asker vereceği bir Uluslararası Güvenlik Gücü, İsrail’in pis işini Gazze’de sürdürmek ve Gazze’yi işgal altında tutmakla görevlendiriliyor. Kurulacak yeni gücün adı bile uğursuz! İşgalci İsrail ordusu için İngilizce kullanılan kısaltmadan, yani IDF’ten bir harfle ayrılarak, ISF adını alıyor. İşgalin askerî kısmını Müslüman nüfuslu ülkeler üstlenirken, süreci ise ABD ve Britanyalı emperyalistlerin başını çekeceği uluslararası bir kurulun yönetmesi planlanıyor. Başında da ABD emperyalizminin Irak işgalinde pis işlerini yapmakta uzman olduğu için kendi basınınca “fino köpeği” lakabı takılan eski İngiliz başbakanı Tony Blair olacak.
Bu süreçte Filistinlilerin üstleneceği tek rol, yayınlanan şemada da görüleceği üzere, herhangi bir kudreti olmayan bir çeşit Filistinli polis gücünün, şu anda Batı Şeria’da olana benzer biçimde, bu kurulun emrine girmesi. Yani tam olarak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Britanya, Fransa ve İtalya’dan oluşan emperyalist üçlünün İstanbul’u işgal edip kendi temsilcilerinden oluşan bir kurulla yönetmesi ve Osmanlı polisini kendi emrine memur etmesi gibi, şimdi de emperyalistler arası bir kurul Gazze’yi yönetip, Filistinlileri de kendine asker etmeye girişiyor. Bu dönem Türkiye tarihine, “mütareke İstanbul’u” olarak geçmiştir. Şimdi emperyalizm, “mütareke Gazze’si” oluşturma hedefindedir.
Bu plan kabul edilse bile hayata geçirilebileceği şüphelidir. Hamas ve diğer direniş örgütleri silah bırakmayı kabul etse ve Batı Şeria’da işbirlikçiliğin en hain örneklerini vermiş olan Mahmud Abbas rejimi aynısını Gazze’de uygulamaya girişse dahi, emperyalistlerin ve Siyonistlerin Gazze’yi kontrol etmelerini sağlayacak güçte bir yerel işbirlikçiler ağını oluşturmaları kolay olmayacaktır. Unutulmasın, soykırım sürecinde, direnişe karşı parlatmak için kendine yerel bir müttefik arayan Siyonizm, çok sayıda siyasî hareketin bulunduğu Gazze’de, hiçbir hareketin saflarında aradığı işbirlikçileri bulamayıp, Yaser Ebu Şebab diye, İsrail işgaline kadar uyuşturucu ticareti sebebiyle Gazze’de tutuklu bulunan bir çeteciyle iş birliği yapmak zorunda kalmıştı. İsrail’in askerî ve lojistik desteğine rağmen Ebu Şebab adlı bu güç, Gazze’de ancak birkaç ay etkinlik gösterebilip, direniş örgütleri ile girdikleri birkaç silahlı çatışma sonrası etkisini yitirmişti. Gerçekten de, yiğit Gazze halkının saflarından işbirlikçi hareketler çıkarmak Siyonizm ve müttefikleri için kolay olmayacaktır. Olur da yerel işbirlikçiler bulunsa dahi, Trotskiy’in Nazi işgalindeki Avrupa için kullandığı veciz ifadeye referans yapacak olursak, emperyalistler, Siyonistler ve işbirlikçileri her Gazzeli’nin başına bir asker dikemeyeceğine göre, direnişin bir şekilde yeniden doğmasına da engel olamayacaktır.
Siyonizm ve onun ağababası olan emperyalizm, tam da bunu bildiği için, planını Uluslararası Güvenlik Gücü adıyla, bazı Müslüman nüfuslu ülkelerdeki işbirliğine hazır rejimlerden destek almak üzere inşa ediyor. Daha plan açıklanır açıklanmaz, henüz Hamas’ın ve genel olarak direniş güçlerinin resmî cevabı dahi bilinmezken, Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Mısır, Ürdün, Pakistan ve Endonezya’nın yangından mal kaçırırcasına Trump planına destek açıklaması yapması, emperyalizmin ve Siyonizmin yardımına koşmaya hazır olanların da kimler olduğunu gösteriyor. Bu ülkelerden özellikle Pakistan ve Endonezya’nın asker gönderme konusunda başı çekeceği, diğer ülkelerin kimisinin maddî kimisinin ise siyasî olarak sürece destek vereceği anlaşılıyor. Savaşın ve mücadelenin şartlarına bağlı olarak, direniş örgütlerinin çok ağır şartları içeren bir anlaşmayı dahi kabul etmesi bazı durumlarda anlaşılabilir. Bazen zaman kazanmak, toparlanmak ya da halka nefes alacak alan sağlamak öncelik haline gelebilir. Yani tartıştığımız şey, bu planın Hamas ve direniş güçleri tarafından kabul edilmesi ihtimali ile ilgili değildir. Burada mesele, daha direnişin cevabı bile gelmemişken emperyalizmle ve Siyonizmle eşgüdüm içinde direnişi siyasî olarak köşeye sıkıştırmak isteyen işbirlikçi rejimlerin alçaklığıdır.
Bundan bir asır önce, o dönemki başkenti olan İstanbul’a emperyalist ordular giren, şehrin polisinin onlara asker, Damat Ferit hükümetinin de işgalciye siper olduğunu görme zilletini yaşayan bu toprakların halkının bu projeye vereceği cevap bellidir. Suriye’de İsrail ile husumet değil rekabet ilişkisi içinde olan Türkiye’nin Uluslararası Güvenlik Gücü’ne asker vermesi pek mümkün gözükmüyor. Ancak sadece siyasî destek yoluyla da olsa Türkiye’yi mütareke Gazze’sini kurma yönündeki Trump planına ortak etmek gibi bir kara lekenin, bu toprakların emekçi halkının alnına çalınmasına izin veremeyiz. Gazze’nin düşmanları emekçi halkımızın da düşmanlarıdır. Bu planın işbirlikçiliği görevine soyunma cüretini gösterenlerin, emekçi halkımızdan buna uygun bir cevap alması da kaçınılmaz olacaktır.
Gazze’de Trump planına hayır!
Trump planına değil, Gazze’ye destek ol!
Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!
Yıkılsın Siyonist İsrail devleti!
Nehirden deniz özgür Filistin!
Devrimci İşçi Partisi (DİP)