Akdeniz: Dünya devriminin yeni havzası!

The Mediterranean: new basin of world revolution!

البحر الأبيض: الحوض الجديد للثورة العالمية

مدیترانه: حوزه جدید انقلاب جهانی

Il Mediterraneo: nuovo bacino della rivoluzione mondiale!

Μεσόγειος: Νέα λεκάνη της παγκόσμιας επανάστασης!

Derya Sıpî: Deşta nû a şoreşa cihânê

Միջերկրական ծով: նոր ավազանում համաշխարհային հեղափոխության.

El Mediterráneo: Nueva cuenca de la revolución mundial!

La Méditerranée: nouveau bassin la révolution mondiale!

Mediterrâneo: bacia nova da revolução mundial!

Jeremy Lester'ın ölüm yıldönümü: Bütün haklı davaların militanı


İskoçya’nın proleter kenti Glasgow’un işçi sınıfı evladı olarak doğmuşken filozof, şair ve güneşin altında var olan bütün adil davaların devrimci Marksist militanı haline gelmiş olan Jeremy Lester, 10 Eylül 2024 Salı günü sabahın erken saatlerinde, sadece bir hafta önce Filistinli çocuklarla birlikte hazırladığı bir resim sergisini açmak amacıyla geldiği memleketindeki bir hastane odasında hayatını yitirdi.

Jeremy artık bir siyasi örgütün militanı olarak aktif değildi ya da kim bilir belki de hiç olmamıştı. Ancak, Hristo Rakovski Uluslararası Sosyalist Merkezi adlı enternasyonalist kuruluşumuzun dostuydu. Bilmeyenler için parantez açalım: Söz konusu kuruluş, 1999'da eski Yugoslavya Federasyonu ve başkenti Belgrad'ın bombalanması sırasında, EEK (Yunanistan’ın İşçilerin Devrimci Partisi, DİP’in kardeş partisi) tarafından NATO'nun emperyalist askeri müdahalesine karşı başlatılan bir girişim sonucunda bir Balkan sosyalist merkezi olarak kurulmuş, fakat daha sonra Batı (Finlandiya, Fransa) ve Doğu Avrupa'ya (Rusya, Baltık ülkeleri) doğru genişleyerek 2019 yılında uluslararası bir sosyalist dayanışma ve ortak mücadele merkezine dönüşmüştür.

Jeremy, dünyanın tüm ezilenleriyle dayanışma içinde olan asil ruhlu bir insandı. Ezilen halklarda yaşanan birçok büyük sarsıntı döneminde olduğu gibi, 2021 yılında ABD emperyalizminin Afganistan'dan çekilmesinden sonra da çok sayıda Afgan çeşitli nedenlerle yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Daha güvenli olacağını umdukları coğrafyalara doğru yolculuklarının ilk durağı olarak İran üzerinden Türkiye'ye geçiyorlardı. O yılın sonunda Jeremy, Türkiye'ye doğudan, Van Gölü civarından giren Afgan mültecilere yardım etmek için ülkemize gelmeye karar verdi. Kürtlerce Serhat olarak anılan Van Gölü çevresinin, Kürt yurtsever hareketinin faal ve güçlü olduğu bir yöre olduğu biliniyor. Bir ezilen halkın insanları bir başka ezilen halka konuk oluyordu. Bu, Jeremy'nin yeryüzünün lanetlileri ile dayanışma arayışındaki yılmaz ve özverili çabasının çarpıcı bir örneğidir.

Ardından, 2023'te, 7 Ekim El Aksa Tufanı eyleminin hemen peşinden, Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek için Filistin'e gitmeye gönüllü oldu. Hedefi, tarihsel olarak Filistin'deki devrimci komünist siyasetin en güçlü merkezi olmak bakımından çok özel bir kamp olan Batı Şeria'daki Deyşeh kampında kalmaktı ve ne mutlu ki bunu başardı. O yılın aralık ayında Filistin'e gitti, kamptaki çocuklarla "Hayal Gücünü Özgürleştirmek: 2023-2048" başlıklı bir resim sergisi için bir sanat atölyesi düzenledi.

21 Ocak 2024’te, hayat arkadaşı Gemma Borriello ile birlikte yaşadığı, ikinci vatanı İtalya'ya henüz yeni dönmüşken, ayağının tozuyla, Hristo Rakovski Uluslararası Sosyalist Merkezi ve RedMed web ağı tarafından ortaklaşa düzenlenen "100 Yılın Ardından Lenin'in Mirası" başlıklı çevrimiçi konferansın sonunda ana konuşmacılardan biri olarak "Filistin Özel Oturumu"na katıldı ve Filistin halkının acı dolu tarihini ve direnişini konu alan bir konuşma yaptı.

Memleketine döndüğünde, önce İtalya'da, sonra İskoçya'da Filistinli çocukların sanat eserlerini bir araya getirerek üzerinde çalıştığı sergiyi düzenledi. (Ayrıca Atina ve İstanbul’da da birer sergi düzenlemeyi planlıyordu. Bu sergiler, ne yazık ki ancak onun ölümünden sonra gerçekleştirildi. İstanbul’daki sergi Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları’nın organizasyonu olarak İstanbul Tabip Odası’nın konuğu oldu.) İtalya'da çok başarılı geçen serginin ardından, 3 Eylül 2024 Salı günü, sağlığı tamamen yerinde olarak İskoçya'ya uçtu. Ancak 5 Eylül'de aniden hastalandı ve hastaneye kaldırıldı. Eşi Gemma hemen Jeremy’nin yanına koştu. Birkaç sakin günün ardından, Gemma’nın ziyaretleri sırasında karşılıklı keyifli sohbetler yaşandıktan sonra, Jeremy 10 Eylül 2024 Salı günü sabahın erken saatlerinde beklenmedik bir şekilde aniden öldü. Ölümünden bir hafta ve hastaneye kaldırılmasından iki hafta sonra, 17 Eylül'de yapılan otopsi şaşırtıcı bir şekilde "ölüm nedeni belirsiz" olarak sonuçlandı. Bu garip ölüm, kaçınılmaz olarak, son dönemde Filistin'deki "yıkıcı" faaliyetlerinin ve Filistinli çocukların çileleri ve ızdıraplarını konu alan "Hayal Gücünü Özgürleştirmek: 2023-2048" adlı gezici serginin, onun bu talihsiz ölümüyle herhangi bir bağlantısı olup olmadığı sorusunu akla getiriyor.

Jeremy ile uzun hayatlarımızın sonlarına doğru tanıştık. Grup yazışmaları aracılığıyla onun ve compagna' Gemma'nın adlarını duymuştum. Yukarıda sözünü ettiğim, Türkiye'deki yoksul Afgan mültecilere yardım etme misyonunu üstlendiğinde bizimle temasa geçti, biz de yoldaşımız Şiar Rişvanoğlu ile iletişime geçirdik onu. Şiar’ı tanıyanlar onun da Jeremy gibi bütün ezilenlerin avukatı olduğunu, Kürt yurtseverlerinden ezilen kadınlara, işçilerden insan hakları savunucularına kadar sayılamayacak kadar çok sayıda insanın davalarına can-ı gönülden baktığını bilirler. Sonunda bu üç kişi İstanbul'da bir kafede yüz yüze bir araya geldi ve sanırım üçümüz için de tartışmasız bir “ilk görüşte aşk” doğdu.

Bu, birlikte geçirdiğimiz ilk ve tek seferdi. O karşılaşmadan ölümüne kadar, Jeremy ve ben hem ortak siyasi işlere ilişkin hem de dostluk babında çok sık yazıştık. Gençlik günlerimizden iyi tanıdığımız ve tutkuyla bağlı olduğumuz mektup yazma denen çok daha değerli bir yazışma biçimine eşdeğer uzun e-postalar yazdık. Sürekli olarak, compagna’larımız Gemma ve Yonca ile birlikte Bologna veya İstanbul'da birkaç günlüğüne buluşmanın özlemini dile getirdik karşılıklı. Olmayacakmış.

Jeremy hakkında acilen söylemem gereken bir şey var. "Rönesans adamı" terimi, bilindiği gibi, bilim ve sanatın birçok alanında derin bir bilgi ve kavrayışa sahip olan, çok yönlü insanlar için kullanılır. 1968 kuşağı için buna karşılık gelen bir terim yoktur. Elbette, farklı dillerde "68'er" (İngilizce), "soixante-huitard" (Fransızca), “sessanta-ottista" (İtalyanca) gibi terimler vardır, bizdeki “68’liler” gibi. Ancak bu terimler yalnızca sözü edilen kişilerin 1968 kuşağının politik olarak faal olduğu dönemde mücadelenin içinde olduğunu anlatır. Bir kişiliği veya karakteri tanımlamaz. Bence bu kuşak, sadece tamamen devrime adanmış bir gençlik mücadelesiyle değil, başka özellikleriyle de ayrılır birçok kuşaktan. Olgun yaşlarında, 1968 neslinin gerçek temsilcileri, "1968 insanı" olarak adlandırabileceğimiz kadınlar ve erkekler, gerektiğinde şiddete de başvurarak dünyayı değiştirmeye sonuna kadar adanmış, ama tüm canlılara karşı hassas ve şefkatli insanlardır; bir yandan ciddi, çalışkan ve sistematik olarak öğrenme konusunda tutku içindedirler, bir yandan derin bir duygusallığa sahiptirler, sanata düşkün ve incedirler; sömürü, adaletsizlik ve baskı karşısında homurdanır, bağırır, kükrerler, ama insanlığın en iyi yanlarını temsil eden bir ortamda olduklarında duygusal ve yumuşacıktırlar.

Jeremy'nin tam tamına böyle bir insan olduğunu keşfettik. Onu bu yüzden özlüyoruz ve çok özleyeceğiz.